
Cenâb-ı Peygamber (S.A.V.) Efendimiz bir çok hadîslerinde şöyle buyurdular: «Bir saat tefekkür, bir yıl ibâdetten daha hayırlıdır.», «Kimin kalbini Allah fikri doldurmuşsa, onun yardımcısı herhalde Allah’tır.», «Hakk Teâlâ’nın mahlûkatını tefekkür edin, Zâtını tefekkürden uzak olun. Ona güç yetiremezsiniz,» «Mü’minin ferasetinden çekinin ki, o Allah’ın nuruyla bakar.»
Allah Dostları da şöyle dediler: «Hali, Mevlâ’yı tefekkür ve zikretmek olan ve kalbi yaratılmışlardan boş olana müjdeler olsun! Az bir zaman tefekkür, uzunca bir zaman ibâdet etmekten farksızdır. Tefekkür gibi ibâdet yoktur. Tefekkürde müdhiş bir tatlılık ve zevk vardır.
Allah’ın zâtını tefekkür etmek, insanı zındıklığa götürür. Kudretini ve hikmetini tefekkür edense dosdoğru olur. Mü’minin kalbindeki zannı, sözündeki ferasettir. Tefekkür gönülde yanan bir fener gibidir ve aklın iyiyi ve kötüyü ayırdetmede ona ihtiyaç vardır. Tefekkür gönüldeki marifeti, huzura sunmak ve göstermektir. Kalbi gaflet denizinde boğulmaktan koruma ve kollamadır. Tefekkür, İlâhî hâllerin faydalarını düşünebilmek İçin kalbi arındırmaktır. Mevlâ’yı murakabenin başlangıcıdır. Tefekkür, hakikat ağaçlarının bahçesi ve ince fikirlerden saçılan nurların doğuş merkezidir. Tefekkür, eşyanın hakîkatinin aynası ve dayanak noktasıdır. Tefekkür hikmet gözeneklerinin kaynağı, marifet cevherlerinin mâdenidir. Tefekkür, hikmet kuşlarının kafesi ve ibret nazarının melekesidir. Tefekkür, İlâhî tecellî ve vergilerin ruhudur. Ahenk ve güzellik kıvılcımların lütuf ve ihsan işaretleriyle, sevinç duymaktır. Tefekkür, gaybın gizliliklerine ruhî basiretle sokulmaktır. Tefekkürün heyecanı hüzünlü sesler hâlinde ortaya çıkar.