
Sizlerin oldukça ağır vazifeleriniz vardır. Eğer bu medreselerde kendi sorumluluklarınızı yerine getirmezseniz, kendi nefsinizi temizleme işine girişmezseniz, buradaki çalışmalarınızı sadece fıkıh, usul ve birkaç ilmî ıstılah öğrenmeye hasrederseniz —Allah göstermesin— ileride İslam ve Müslümanlar için tehlikeli birer kimse olursunuz. Allah korusun, insanların sapmasına sebep olan kimselerden de olabilirsiniz. Sizin uygunsuz hareketlerinizden ve gidişatınızdan dolayı eğer bir kişi sapacak olursa, İslam’dan dönecek olursa, büyük bir günah işlemiş olursunuz. Bu durumda tövbenizin kabul olunup olmayacağı bile şüphelidir. Rivayete göre, sizin vesilenizle birinin hidayete erişmesi, onun üzerine sabah güneşinin doğmasından daha hayırlıdır. Sizlerin oldukça ağır sorumluluklarınız vardır. Sizlerin görevi ile sıradan insanların görevi aynı değildir. Sıradan insanların yapması caiz olurken, sizin için caiz olmayan, hatta haram olması bile mümkün olan birçok şey vardır. Öyle ki, insanlar sizden bir çok mubah şeyleri dahi yapmamanızı bekliyorlar. Allah etmesin sizden sadır olacak herhangi gayri meşru ve kötü bir hareket, insanların, İslam’a ve din âlimlerine karşı kötü gözle bakmalarına sebep olacaktır.
Problem buradadır. Eğer insanlar, beklemedikleri bir ameli işlediğinizi görürlerse dinden soğurlar, din âlimlerinden yüz çevirirler. Mesele, onların sırf bir şahıstan yüz çevirmeleri meselesi değildir. Keşke sırf bir şahıstan yüz çevirseler de sadece ona kötü gözle baksalar! (ama mesele şahıs meselesi değildir.)
Ancak herhangi bir din adamının uygunsuz, nezaket kurallarına aykırı bir hareketini gördüklerinde bir tahlile ve ayırıma gitmezler: Esnaf arasında dürüst olmayan, haksızlık yapan kimseler olduğu gibi, yine dairelerde çalışanlar arasında fesatçı ve işinin ehli olmayan kimseler görülebildiği gibi, din adamları arasında da uygunsuz davranan, ehil olmayan bir iki kişinin bulunması mümkündür. Bunun içindir ki bir dükkancı gayri meşru bir iş yaptığında ona «Falanca esnaf uygunsuz bir iş yapmış» der geçerler. Ya da bir attar (koku satan) kötü bir iş yapsa «Falan attar kötü bir iş yapmış» der geçerler. Ama bir âlim, bir din adamı uygunsuz bir harekette bulunacak olursa, «falan din adamı yanlış bir hareket yapmış» demezler de «İşte tüm din adamları böyledir. Kıyamet hacıdan hocadan kopacakmış» derler. İlim ehlinin oldukça ağır görevleri vardır. Ulema’nın sorumluluğu diğerlerinden daha fazladır.
Bir rivayete göre âlimin canı boğazına ulaştığı vakit, onun için artık tövbe etmesi yersizdir. Bu durumda artık onun tövbesi kabul edilmeyecektir. Çünkü Allah’u Teâlâ ancak cahil olan kimselerin son dakikadaki tövbelerini kabul edecektir
Diğer bir rivayette ise âlimin bir günahı (tövbesi sonucu) af edilene kadar cahilin yetmiş günahının affedileceği bildirilmektedir . Çünkü âlimin günahı, İslam için ve İslam toplumu için oldukça zararlıdır. Avam ve cahil olanlar günah işlediklerinde ancak kendilerine zarar vermektedirler. Kendi bahtlarını karartmaktadırlar .
Yine rivayet edildiğine göre Cehennem ehli, ilmi ile amel etmeyen âlimin çirkin kokusundan rahatsızlık duyacaklardır . Bundan dolayıdır ki, bu dünyada topluma zararlı ya da faydalı olma bakımından âlim ve cahil arasında büyük farklar vardır. Eğer âlim bozulmuş birisi ise toplumun da bozulmasına sebep olacak, toplumun kokuşmasına yol açacaktır. Eğer Âlim edepli ve ahlaklı olursa, İslamî adaba ve ahlaka riayet ediyorsa, toplumu da ahlaklı bir toplum yapıp hidayete erişmesine sebep olabilecektir.
Eskiden yaz aylarında (ziyaret için) bazı şehirlere gidiyordum. Oralarda halkın şer’i adaba sıkı sıkıya bağlı olduklarına şahid oluyordum. Bunun sebebi, aralarında salih ve takvalı olan bir âlimin bulunmasıdır. Eğer bir şehirde ya da eyalette, muttaki dürüst bir Âlim bulunsa ve fakat zahiren bir tebliğ yapmasa, o beldelerin halkı, sadece o âlimin varlığı sebebiyle bile ahlaklı ve hidayete erişen kimseler olurlar .
Biz öyle kimseler gördük ki, onların sadece varlığı bile ibret ve nasihat yerine geçiyor. Onlara bakıp onları görmek bile öğüt almaya sebep oluveriyor. Şimdi genel olarak bildiğime göre, Uyaran, muttaki bir âlimin yaşadığı bir semtte, salih ve imanlı kimseler bulunuyor. Diğer yandan bozulmuş, fesatçı, kafasında sangı ile cemaate imam olmuşa dük-kancılık yaparak kendi işi gücü peşinde olan bir kimsenin yaşadığı semtte ise, onun insanları dolandırdığını, onları saptırdığını ve karışıklık çıkarttığını görürsünüz. İşte cehennem ehlini rahatsız eden, buradaki bozukluğun kokusudur. Bu dünyada insanlara kokusu ile yük olan, ilmi ile amel etmeyen sapık ve kötü bir âlimin bu kokusu, öbür dünyada da cehennemlikleri rahatsız edecektir. Bu koku ona öbür dünyada ilave edilen bir şey olmayıp, bu dünyada kendi kendisine hazırladığı bir kokudur. Bize amelimizin karşılığı dışında bir şey vermiyorlar. Bu dünyada fesat çıkaran ve kötülük peşinde olan bir âlimin toplumu kokuşturmasının verdiği koku hissedilmez. Ancak ahiret âleminde onun verdiği pis koku duyumsanacaktır. Fakat sıradan biri İslam toplumunu böyle karışıklığa ve fesada uğratamaz. Dünyayı fesada boğan, fasit âlimdir. «İza fesedel alimu, fesede’l alemu», âlim bozulduğu zaman alemde bozulur.